Kur’an Ne Der?
Kitabı olan bir dinin mensubu olmak, hem de bozulmamış bir kitaba sahip olmanın ne kadar önemli olduğunu anlamak için bir çok yol olsa da, aşağıdaki bir genç papaz adayının nasıl müslüman olduğunu, Kur’an’ın onu nasıl hidayete götürdüğünü izlemenizi tavsiye ederiz.
1. bölüm – http://youtu.be/3DyqaA3RDJ8
2. bölüm – http://youtu.be/74oHPQPMXMM
Ama öncesinde “Kur’an nedir, bizlere ne getirmiştir, ne der/demek ister?” bunun hakkında bilgilenmekte fayda var…
Kur’an, Yaradan’ımızın bu dünyaya söylediği son sözü, ilk ve son din İslâm’ın son kitabı ve bütün insanlığın “Kullanım Kılavuzu”dur. Arapça olarak indirilmiş, anlaşılması için bütün dillere terceme edilmiş ve tefsirleri yapılmıştır. Kur’an’ın ilk muhatapları Arapça konuştukları ve peygamberimiz de onların içinden seçildiği için Kur’an indirildiği kavmin dili ile nâzil olmuştur; tıpkı diğer peygambere onlara indirilen kitapların da onların ve kavimlerinin dilleri ile nâzil olduğu gibi. Diğer peygamberler ve onlara gönderilen dinî emirler ve kitaplar belirli bölge ve kavimlere gönderildiği halde Kur’an bütün insanlığa gönderilmiştir. Bütün insanlığa gönderildiğinden, insanlığın onu anlaması için ya herkesin Arapça öğrenmesi gerekir, yahut da Arapça olan Kur’an’ın onların anladığı dile/dillere anlaşılır ve aslına uygun şekilde terceme edilmesi gerekir.
İşte bu noktada üzerinde durulması gereken ve bizim bu yazıyı yazmamıza vesile olan konu, bu tercemelerin ne kadar sağlıklı ve doğru olduğu, orjinal dildeki terim ve kavramların aktarılan dildeki karşılıklarının tam verilip verilememesi; kelimelerin zaman içinde anlam değişikliklerine uğramasından dolayı, Kur’anî bir terim, kavram veya deyimin aktarılan dilde aynı anlamı vermemesinden dolayı çıkan yanlış algılamalardan dolayı mesajın tam olarak algılanamayışıdır.
Genel olarak tercemelerde anlam kaybı olması kaçınılmazdır. Tercemenin kelimesi kelimesine veya anlam olarak yapılmasının doğuracağı sakıncalar ehlince malumdur. Bu terceme edilen metin bir de Kur’an olunca, iş daha da önem arzetmektedir. Kur’an sözlü kültürden yazılı kültüre geçmiş bir kitaptır. Dolayısıyla yazı dili ile konuşma dilinin farklılıkları mevcut. Bu duruma bir de Arapça’nın kendine has özelliklerini de katarsak Kur’an tercemelerinde tercemede kullanılan kelimeler, terim ve kavramlar; kelimesi kelimesine veya anlam olarak veya parantez içli tercemelerin anlam bakımından ne kadar farklılıklar arzettiğini söylemek bilinmeyen bir konu da değildir.
Bir dilde kullanılan bir deyim, terim veya kavramı doğru terceme etmek için, o kelime veya terimin her iki dilde de ne anlama geldiği ve nasıl ifade edilirse doğru anlaşılacağı konusu önem arzetmektedir. Kur’an’ın ilk uygulayıcısı, tebliğcisi ve müfessiri peygamberimiz olduğuna göre, Kur’an tercemelerinde onun bize öğrettiği açıklamaları kullanmak ve ayetleri o açıklamalar ışığında karşı dile çevirmek daha anlamlı olacaktır. Aksi halde Kur’an anlaşılmaz, anlaşılması ve dolayısıyla okunması zor bir kitap olacak, saygı duyulacak ama hayatımıza giremeyecek, yaşantımıza yön veremeyecek, onu el kitabı olarak kullanamayacağız.
Dolayısıyla, tercemelerden doğan aksaklıkların yanında Kur’anî kavramları doğru anlamak için, Kur’an’ın ne dediğini anlamanın yanında ne demek istediğini de anlamamız gerekir. Bunun için de önyargısız ve öğenmeye açık bir kalp ve gönül gerekir. Çünkü Kur’an isteyeni doğru yola iletir, isteyeni de sapıklığa iletir. Hidayet isteyene hidayet verir, sapıtmak isteyeni de sapıtır.
Kur’an’ın ne demek istediğini anlamanın yolu, ne dediğinin tam olarak anlaşılmasına bağlıdır. Ne dediğinin doğru anlaşılması da, aslında ifade edilen manaların karşı dildeki anlamının mana olarak tam ve eksiksiz yansıtılmasına bağlıdır. Aksi halde kelamın sahibi Rabbimizin istemediği ve murad etmediği anlamlar çıkarılarak ne demek istediğinin aksine anlamlar çıkar ve metin maksadını aşmış, din yanlış algılanmış olur.
En büyük kazancımız elimizde aslı bozulmamış ve kıyamete kadar da bozulmadan “İnsan Kullanım El Kılavuzu” olmaya devam edecek Kur’an metninin olmasıdır. Bu metnin ne demek istediğini anlamak için yüzyıllardır binlerce tefsir yazılmıştır. Kutsal metnin ne dediği açık olmasına rağmen ne demek istediği tefsirciye verilen ilim ile sınırlı olduğundan, Kur’an’ın ne demek istediğini anlama çalışmaları da kıyamete kadar devam edecektir.
Mahmud Salih
12/05/2012