100. Adiyat Suresi

Rahmân ve Rahîm (olan) Allah’ın adıyla…

1. Andolsun Allah yolunda koştukça koşanlara,
2. (Tırnaklarıyla) çakarak kıvılcım saçanlara,
3. (Ansızın) sabah baskını yapanlara,
4. Orada tozu dumana katanlara,
5. Derken orada bir topluluğun ta ortasına girenlere yemin ederim ki ,
6. Şüphesiz insan, Rabbine karşı pek nankördür.
7. Şüphesiz buna kendisi de şahittir ,
8. Ve o, mal sevgisine de aşırı derecede düşkündür.
9. Kabirlerde bulunanların diriltilip dışarı atıldığını düşünmez mi?
10. Ve kalplerde gizlenenler ortaya konduğu zaman ,
11. Şüphesiz Rableri o gün onlardan tamamıyle haberdardır.


BU SUREYLE İLGİLİ ÖNEMLİ BİLGİLER

Adı: Birinci ayetteki “adiyat” kelimesi bu sureye isim olmuştur. Âdiyât, koşan atlar demektir.

Nüzul zamanı: Adiyat Suresi’nin Mekkî mi, Medenî mi olduğunda ihtilaf vardır. Abdullah b. Mesud, Cabir, Hasan Basrî, İkrime ve Ata bu surenin Mekkî olduğunu söylemişlerdir. Enes b. Malik ve Katade ise surenin Medenî olduğunu belirtmişlerdir. İbn Abbas’tan iki kavil menkuldür. Bunların birisi surenin Mekkî, diğeri ise surenin Medenî olduğu yolundadır. Ama surenin beyan üslubundan sadece Mekkî olduğu değil, aynı zamanda Mekke döneminin başlangıcında nazil olan surelerden olduğu anlaşılmaktadır.

Konu:
Bu surenin maksadı, insanın ahireti inkar etmesinin veya ondan gafil olmasının, onu ahlâkî bakımdan aşağı seviyeye düşüreceğini anlatmaktadır. Bunun yanısıra, ahirete insanların sadece zahiri amellerinden değil, kalplerdeki gizli sırlardan da hesap sorulacağı ifade edilmiştir. Arabistan’da yaygın olan anarşiden herkesin perişan ve rahatsız olması bunun delili olarak ileri sürülmüştür. Çünkü o dönemde, her tarafta savaş, kan ve zulüm yaygındı. Kabileler birbirini helak etmekteydi. Hiç kimse geceleri rahatça uyuyamazdı. Çünkü fecr zamanı hücum edebilecek düşmanın saldırı tehlikesi ile karşı karşıyaydı. Bu durum bütün Arabistan’da yaygındı ve onun kötülüğünü herkes hissetmekteydi. Zalim ve tecavüzkar olan kişi başarı kazandığı zaman memnun olurdu.
Mazlum olan ise matem içinde kalırdı. Ama muzaffer olan zalim zulme uğradığında, anarşinin ne kadar kötü olduğunu hissederdi. Buna işaret edilerek buyurulmuştur ki, insan ölümden sonraki hayatı ve Allah (c.c.) huzurunda hesap vermeyi bilmeden Rabb’ına karşı nankörlük yapmaktadır. Allah’ın verdiği kuvvetleri zulm, savaş ve kan dökmek için kullanmaktadır. Mal sevgisi gözünü o kadar kör etmiştir ki, bütün gayri meşru ve çirkin yolları bile ne pahasına olursa olsun elde etmek ister. Onun bu hali, Rabb’inin verdiği kuvvetleri yanlış yerlere kullanmakta ve Rabb’ine karşı nankörlük etmekte olduğuna kendi kendine şahitlik etmektedir. Kalbinde gizli olup bu dünyada böyle hareket etmeye onu teşvik eden niyetleri, maksatları ve gizli iradelerinin, kabirden kalktığı zaman açığa vurulacağını bilseydi kesinlikle bu tavrı takınmayacaktı. O an insanların Rabb’inin, kimin iyi olduğunu, kimin kime nasıl davrandığını en iyi bilen olduğunu anlayacaklardır. (Tefhimü’l-Kur’an, Mevdudi)